6 Aralık 2013 Cuma

Being a faithful Muslim in NYC

One of greatest city on the earth is I think here, NYC.

It is really melting pot, thousands different cultures in a single city.

The population of NYC is almost 8 or 9 million but 50 million tourists are visiting here.

Every crazy entertainment you can have, image, dream or live in NYC.

Sunday nights and saturday nights..

Sometimes I really forget how people can be so mad about having good time!

But you cannot be a part of these entertainments.

Why?

Because you are Muslim.

The only entertainment you can have is inside of circle of halal.

Does it really matter to live in here then?  

Who is going to ask me why you are doing there then?

IS yerinden aldigim izin

Amerikadaki ikinci is yerinde bir gun daha izin kullandim.

Burada is yerleri izinleri diger seneye aktarmiyorlarmis.

O yuzden yil bitmeden kullanmam gerekiyormus.

Bugun haftanin son gunu, bende alayim hem dinlerinim hem de camasirlarimi yikamaya giderim.

Sonra da bir Cuma namazina giderim, dostlari gorur hasbinal ederiz.

Toplamda 7.5 gun izinim vardi, hepsini de ya hasta oldugum icin kullandim  ya ehliyet islerini halletmek icin.

Argo tabirle bir boka yaramadi. Neyse.. :)

26 Kasım 2013 Salı

Amerikada kulak agrisi da bir baska imis

Amerikada kulak agrisi cekeli nerdeyse 3 ay oldu..

Boktan eczaneler yuzunden gidip kendime bir antibiyotik alamadim.

Sagdan soldan arkadaslardan aldigim antibiyotikleri ictim ve aslinda iyi de geldi.

Ama bugun yeniden agrimaya basladi ve ben saglik sigortami yeni baslattigim icin muayene yarin gidecegim..

Amerikadaki saglik sistemi kotu diyorlar. Normalde pek hasta olmam ama sadece kulak agrim var iste. Sogugu yiyince kulagima vuruyor.

24 Kasım 2013 Pazar

Soguk bir gunun yazisi

New york asiri soguk gunlerden bir gun ve uzerinden 2 ay gecmesine ragmen hala kulagim agriyor.

Doktordan randevu alip PCP (Primary Care Provider ) a gidecegim ama pek bir faydasini beklemiyorum.

Allah buyuk..

Bakalim ne cikacak..

Amerikada geleli nerdeyse 17 ay oldu ve artik geri donmek istiyor bir parcam.

Gurbet ellerinde ne isin var diyor insan... Manhattan ini nedense birakamiyorum ama.. Neden acep?

Insan kendini orada onemli hissediyor, bir farkli, ust irk misali..

Hele elinde kahve varsa ve ise gidiyorsan.

Karsindan karsiya gecerken bile kendini secilmis hissediyorsun.

Ama bir o kadar pahali bir sehir. Secilmis enayi misali girdigin restarant ta saglam bir fis ile cikiyorsun.

Para tuzagina resmen.

Gene de NYC de yasamak guzel.

Biraz daha kalayim bakalim.


14 Nisan 2013 Pazar

Amerikadan ilk dönüş



Mezun.com a yazdığım makale
Vaktim varken yazayım ufak bir kaç tecrübe okuyanlar bir dua eder de işlerimiz açılır belki...

Ben 2012 green kart kazanan bir yazılım mühendisiyim.. İşimden istifa ederek temmuz ayında NYC ye gittim ve iş aramaya başladım.. Oldukça sıkıntılı iş arama sürecinden sonra ufak bir firmada .Net yazılımcısı olarak işe başladım her ne kadar Java geliştiricisi olarak Türkiye de çalışmış olsam da, .Net işi bulabildim ..... İş aramak ve iş bulmak ayrı bir tecrübe aslında.. cidden ingilizceniz yoksa sizi adam yerine koymuyorlar ki haklılar niye koysunlar ki.. konuşmayı bilmeyen bir adamla hangi projeyi yapabilir, projenin neyini tartışabilirsiniz. müşterinin hangi isteğini anlayabilir ve düzeltebilirsiniz... Yani ingilizce bilmiyen biri cidden Amerikada çok sıkıntı çekecektir emin olabilirsiniz. Bendenizin öyle aman aman ingilizcem yok ama idare ediyorum, en azından 7 ay çalıştım Amerikalılar ile..Bilgisayar müh ingilizce okumanın faydasını gördüm açıkçası... 

Gelelim çalışmalarına, eğer patronunuz ve yöneticiniz, iş arkadaşlarınız tam bir pislik değil ise ve size yardımcı olurlar ise durum güzel, oldukça güzel.. Benim patronum tam bir o.ç idi ama diğer herkes yöneticim ve çalışma arkadaşlarım oldukça yardımsever idiler ve iyi anlaştık. 7-8 aylık bir projeyi geliştirip müşteriye teslim ettim ve bir sabah beni telefondan kovdular.. ilginçdir ki insan ofisine çağırır yüz yüze konuşur anlatır.. telefon da nedir, işe alırken telefondan mı işe aldın derler adama ama olan oldu ve biraz iş aradıktan sonra baktım olmuyor Türkiyeye bir aylığına geldim..Daha sonra geri gidip yeniden iş bakacağım.. Gene kendi mesleğimde iş bakıyor olacağım ve eğer bulamaz isem pek Amerikada kalmak için zorlamayacağım kendimi.. 

İşler çokta iç açıcı değil, eğer yazılım sektöründe böyle ise diğer sektörler çok daha kötüdür emin olabilirsiniz. 

Amerika objektif olarak söylüyorum, cidden güzel hoş memleket ama kendinizi yabancı gibi hissettiğiniz an o hoş görünün evler, mekanlar anlamını yitiriyorlar. Ne diye geldim ki ben buraya dersiniz... kendinizi ne zaman mı yabancı hissedersiniz? Hemen söyleyeyim adam gibi iki üç cümle ingilizce konuşamadığınız ve derdinizi tam anlatamadığınız bir zaman tam o anda siz yabancı olduğunuzu hissedeceksiniz. Ait olma duygusunun aslında konuştuğunuz dil ile bağlantılı olduğunu hissedeceksiniz, siz bir yabancısınız.. Yabancı olduğunuzu anladığınız diğer zamanlar ise doğru düzgün yemek bulamamak, sevdiklerinizi hatırlamak (eş-dost-akraba üçlemesi) ve kovulduğunuz an.. ulan nedir telefondan kovulmak bee yaa.. hala etkisinden kurtulamadım sanırım...


Amerika görülmeye değer yer.. eğer aklınızda gidip gitmeme konusunda terettünüz var ise size iki temel tavsiyem olacak... birincisi ingilizceni geliştir dediğim gibi dil olmadan sana kim niye değer versin (çok acımazsızlaştırmış beni gavur memleket ama doğru söze ne denir) ve diğeri amerikada kalmış ve oradaki işlerin nasıl döndüğünü bilen bir arkadaş endinmeniz. Bu arkadaş a dan z ye size anlatacaktır örneğin neden kredi geçmişiniz çok önemlidir, nerden ne yenir, nerelere gidilir, kim ne iş yapar ve size uygun iş nedir... ne kadar harcamalısınız ki sonradan zor duruma düşmeyesiniz gibi şeyler.. bu gibi tecrübeler hayat kurtaracağı olabilir.. zaten forumda amaçlarından biri bu değil mi?

Green kartlı olupta kalan insanlar gördüğüm gibi geri dönen insanlarda biliyorum ( ama sadece onları duydum )... neden geri döndüler diye soracak olursanız inanın amerikada hayat bence daha zor. burada iş imkanları daha iyi.. ama gene de bazı işler yapılıp paralar kazanabilirsiniz, garsonluk, pizzacılık felan.. bu insanlara saygı duyduğumu belirtmeliyim çünkü ciddi bir tercih yapııyorlar, zor koşullarda çalışıyorlar ama söylemeden geçemiyeceğim, her ne kadar para kazanıyorlar gibi görünse de aslında işin gerçeği günü kurtarıyorlar... Pizzacı bir oda arkadaşım bana hergün iş yerinden birininlerni kovulduğunu söylüyordu ve bir gün sıranın kendisine geleceğini söylüyordu.. umarım hala işi vardır..


Neden amerikaya gidilir derseniz hemen söylüyeyeim. (bunu terettüt de kalanlar için söylüyorum).. Görmek için gidin derim.. ulan kaç kez geldik şu dünyaya, git be gör ne kaybedersin diyorum... Bunun yanında eğitim için gidilir ki eğitim, ev almaktan sonra en pahalı alışveriş. para verdin diploma aldın ama soru şu ki parayı nerden bulacaksın, tuzun kurusuysa ve green kartın varsa git oku ve gez hiç kasma arkadaş derim ama tuz alacak paran yoksa naneyi yeniden hem çalışacaksın hem okuyacaksın ve cidden kolay değil bunu yapabilmek.... hayat kurmak için gidilir mi bilmem orasını.. belki sadece vatandaş olur sonra türkiyeye dönmek istersin benim gibi.. Eee o zamanda sormazlar mı adam vatandaş oldun da ne halt yedin.. Bir işe yarar elbet dimi?

Uzun Lafın Kısası: İngilizce öğren, geçimini sağlıyacak kadar para getiren işe gir ve dene şansını derim..

Sonunu düşünen kahraman olmaz..

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Dostlarıma Açık Mektup

Selamlar herkese, 

Umarım hepiniz çok iyisinizdir, bıraktığım gibi yüzünüzden gülücükler eksik değildir  umarım.Kahvaltı masamızdaki zeytin savaşından öğle yemeklerindeki deli dolu muhabettimize kadar çok şeyi özledim şu gurbet ellerde.. Hayırlı bakalım, cem karaca misali bindik bir alamate gidiyoruz kıyamete. 

Tam bir ay oldu Amerikaya geleli ve bir insanın hayatı bu kadar değişir. Bir ay olduktan sonra uzun bir mail atayım sizlere istedim, uzun soluklu bir mail geliyorrrrrr. Varsa imla hatası ve bozuk cümle affola efendiler.

Geldikten sonra yerleşmek ve biraz dinlenmek için kendime zaman verdim.Bir hafta sonra ise iş görüşmelerine başladım ki nerdeyse 10-15 iş görüşmesine gittim. Görüşmelerde ilginç bazı firmaların sizi ciddi bir teste sokması ve ondan sonra mülakata başlamanız, bir tanesi de ilk önce teknik sorular sorup eğer ikna olurlar ise sonra testi vermesi, bakıyor adam sınava girmesi için yeterince bilgisi var mı. Başka bir firma ise bana bir junit projesi yolladı, onu implement et dedi ve ondan sonra ikinci mülakata çağırdım. Projeyi yapıp yolladım ama işe giremedim malesef. Önümde bir kaç daha görüşmem var, futbolcular gibi önümüzdeki maçlara bakıyorum. Şöyle bir durum var ki gerçekten hemen anlayabiliyorsunuz, adamlar ingizlicesi çok iyi insanlar ile çalışmak istiyorlar ve en azından kendi üniversitelerinden birinden mezun olmanı istiyorlar. Buradaki bir üniversiteden mezun olduğunuzda çok güçlü bir artı oluyor CV iniz için. İşe girmek New York taraflarında daha zor diyen biriyle de tanıştım aslında. Belki de burası ile ilgilidir, bir kaç olumsuz dönüşte çok güçlü adaylar olduğunu ve ciddi bir rekabet olduğunu yazdılar bana, neden ret ettiklerini sorduğumda. İyi kötü bir işe girdiğimde burada bir master yapayım istiyorum, daha yaş gençken bir diploma alayım amerikadan, ilerde bakarsın işime yarar, amerikan başkanlık yarışımda güzel görünecektir seçmenlerime ;)  Planlar büyük hocaaammm, bir türk dünyaya bedel değil miydi?

Her iş görüşmesinden sonra Manhattanın (ki iş görüşmelerinin büyük bir çoğunluğu orada) sokaklarını ve bloklarını bayağı dolaştım, bir kez de Central Park a gittim. Times square e her Manhattana gittiğimde gittim ama pek bir zevk aldığım yer değil.Biraz büyükce bir alan içinde her tarafa bakan turistleri düşünün.Neye mi bakıyorlar, bütün gün televizyonda gördükleri reklamlara.Vallaha öyle.Alın size times square işte.Gerçi bende baktım yalan yok ama biraz baktıktan sonra insanlar daha bir ilginç gelmeye başladı, her renkten insanlar reklamlara bakıyor yaa çok komiğime gidiyor.Beni orada etkileyen ki gerçekten her gittiğimde etkilenirim yolun sonuna baktığınızda sağlı sollu gökdelenlerin inanılmaz bir görüntüsü var. .Kocaman bir halk kütüphanesine gittim Manhantta ve gariptir orada kendimi daha bir huzurlu ve mutlu hissettim. Herhalde o koca koca binalar pek bir anlam ifade etmiyor bana.Manhattanın her tarafı turist kaynıyor doğrusu ama görmeye değer gerçekten bir yer. Bundan başka bir kaç kez Long Island da ve oturduğum yer olan Bronx da dolaştım. Daha New Jersey ve Brooklyn taraflarına hiç gitmedim. Geçen gün ise Kanada sınıra yakın bir yerdeki üniversitede bir abi doktara programına başlıyacak imiş, gidiyordu ona eşlik ettim. Binghamton adında bir üniversite ve inanılmaz güzel bir üniversite idi. Hatta amerikada beni en çok etkileyen şeydi bu üniversite idi, şunu da söylemeliyim öyle aman aman bir yer değil kesinlikle.


Green kartım geldi Allah'a şükür ve bende geçenlerde konsolosluğa gidip askerliğimi green kart süresince ertelettim, bu da 10 yıl ertelettiğimi gösteriyor. Veznedeki kadın dedi ki işe girince bize gel dövizli askerlikten faydalanman için, bize bazı evraklar vermen gerekiyor, bende hay hay dedim. Ardından bir de SSN numarı almak için SSN ofisine gittim ve SSN numaramı postalıyacaklar.  Nerdeyse %95 amerikan vatandaşlarının haklarına sahip oldum denebilir artık.Had bakalım, 5 yıl sonrada çifte vatandaş oluyormuşum, ne güzel ne güzel ..


Bu ülke gerçekten iki konusu ile bizden çok önde. Bir tanesi inanılmaz güzel gerçekten inanılmaz güzel doğayı koruyan bir şehir planlamasına sahip olması. Bir gün amerikaya gelirseniz göreceksiniz inş. Çevrenin korunması konusnda bizden çok öndeler. Yollar, evler, doğanın içinde farklı farklı model evleri gerçekten beni çok etkiledi. Diğeri ise aslında şehir planlaması ile alakalı olarak yaşam standartları çok önde. Tabi iyi planlama yüksek standartlar getirmiş ülkeye doğal olarak. Ama şunu da akılda çıkarmamak gerekiyor ki, biz elimizdeki kısıtlı imkanlar ile ülkeyi imar ederken amerika bu konuda daha şanslı, bir ülke değil nerdeyse bir kıta, kaynaklar doğal olarak daha bol, artı kapitalizmin kalesi bir ülke sonuçta..Anladınız siz ne demek istediğimi. ;)

Bu sırada burada türkler ile tanıştım ki gerçekten beyin göçü bu olsa gerek. Öyle pek sıradan türkler yok burada, gelenler ya master yapıyor veya bitirmiş ya da doktora yapıyor veya bitirmiş. Tabi haklı olarak burada iyi paralar kazanıyorlar ve ülkeye pek dönmüyorlar. Biraz vatandan uzak kalınca vatan millet sakarya edasıyla konuştum onlara ama nafile, alıştım buraya ben diyor, giderim ama daha sonra diyor. Ulannnnnn vatan borcunu ödeyeceksin köpek dellendirme adamı diyecektim ama olum dedim kendime, daha yeni geldin, sonra söylersin.. :)

Gelirken öyle yüksek bir beklenti ile gelmediğim için ne hayal kırıklığı yaşadım ne de çok ta sevindim açıkçası. Ama bir gün amerikaya gelmeyen arkadaşlara nasip olur da görürler inş.  dediklerine göre amerikanın en güzel yeri manhattan imiş. diğer yerleri daha kendi halinde bir yerler imiş. Allah nasip ederse Californa taraflarını da görmek istiyorum. Hatta her tarafı görmek istiyorum..Bakalım hayırlısı..

Bir de geçen bir arkadaş BMW aldı, 5000 dolara 2000 model 3.25Cİ .. Türkiye fiyatı 50 000 tl ortalama olarak.(sahibinden.com da baktım) Burası yemek içme pahalı, arabası ve benzini ucuz bir yer.Dün 20 dolara tam 20 litre yani 5.2 gallon benzin aldık, bedava valla, türkiye gelirken eşyalarımı burada bırakıp yerine şişe şişe size benzin hediye edeceğim.Kullanmazsan bile alın, satarsınız. 

Bir arkadaşım dediğine göre eğer bir lüks arabaya Amerikada binemez ise bir insan, dünyanın hiç bir yerinde binemez. Kendime ilerde basit bir araba almayı düşünüyorum, Honda Civic tadında bir şey, her ne kadar New york metrosunu iyice öğrenmiş olsam da, ayaklarımı yerden kessin yeterli şimdilik.

Şunu kesinlikle söylemeliyim ki amerikada araba sürmeyi öğrenmiş bir insan istanbulda araba kullansa çok küfür yer valla. Burayı görünce istanbuldaki şöförlerin birer deha olduğunu anlıyorsunuz.

Size zaman zaman yazmaya çalışacağım, umarım herşey güzel olur.

Kendinize çok iyi bakın, yüzünüzden gülücükler, cebinizden paracıklar, cevrenizden sevdikleriniz eksik olmasın..
Allah'a emanet olun.

NOT: Mail loobunu biraz genişlettim, umarım sorun olmaz hiç kimse için.
 
Emin YUCE

27 Mayıs 2012 Pazar

Şaşkınlık


         Hayatın insanın karşısına  ne çıkacağı pek belli değilmiş meğer. Başkasından duyunca pek bir anlam ifade etmeyebilir ama hayat gerçekten sürprizler ile dolu. Belki hiç beklemediğiniz bir yerde aşkı bulabilir,hayat gençliğini yaşayamadan bitebilir , hiç planlarınızda yok iken iş değiştirebilir veya hiç bilmediğiniz bir yere yaşama imkanınız çıkabilirmiş insanın karşısına.


         Sürprizler  hayatı daha çekilebilir kılıyormuş meğer. Her an bir şey olabilecek diye umutla bakmak geleceğe ve onu beklemek, ayrı bir mutlulukmuş.


        Güzel bir temmuz gününde öğrendim green card kazandığımı, anlam veremedim ilk. Neydi, ne işe yarardı, ne yapılırdı onunla.Green kart sadece internet sitelerinde insanı rahatsız eden o saçma sapan reklamlar veya maillerimize gelen spamdan başka neydi ki? Dolandırıcıların kozu, para tuzağı gibi söylenen slogandan başka neydi ki? 


         Hatırlamıyorum ki başvurumu yaptığım günü. Nasıl kazandığımı da bilmiyorum. Bilseydim kazanmak ister miydim onu da bilmiyorum. 


      Kazandıktan sonra hatırladım o soğuk kış geçesini.Ben bilgisayarım önünde hayatımı çürütürken, abim odaya girmişti.Benim özel bir fotoğrafımı çekmişti üzerime giydirdiği beş para etmez bir gömlekle.Sonradan fotoğrafı gördüğümde gerçekten kötü çıktığımı düşünmüştüm.  Benim adıma başvuru yapmış tabi sonra ve bana sadece basit bir maille haber vermişti. Onca mailin ve işin arasında bende unutmuş gitmiş idim. Her konuda aşırı merakım olmasına rağmen green kartın ne işe yaradığını hiç merak etmemiştim. Belki de birader dolandırılıyor diye düşünmüş olabilirim.


      Aslında hiç aklımda olmayan bir maceranın içine girdiğimi ise çok sonradan anladım. Hiç unutmadığım ise green kart kazandığımı söylediğim insanların tepkisi idi. Değişik tepkiler, değişik hayretler ve anlamama olayı. Green kartı bilmeyen insanların  anlamasını hiç yadırgamadım çünkü her ne kadar kazanan kişi de olsam bende bilmiyordum neyi kazandığımı. Bazı insanlar bana inanamadığını dahi söylediler.Amerikaya "work and travel" ile giden veya bir şekilde gitmiş insanların büyük bir çoğunluğu ise inanılacak gibi değildi. Şirketten birinin ne dediğini hiç unutmam. Ben green kart için insan öldürecek kişileri biliyorum demişti de hayretimi saklamamış, yok artık demiştim.  Amerika'da bir yıl okumuş başka bir iş arkadaşım ise, seni çok kıskanıyorum demişti. Oraya gidip pompacı olacağını söyleyenleri de unutmamak gerekir. Her konu açıldığında Türkler orada genel ya benzincilerde ya da restoranlarda garson oluyor diyen insanları. 


Ve her kafadan bir ses, bir düşünce ve sonunda bunun şaşkınlığı ile geçen ilk aylar.Ve tabi bilinmeye doğru yolculuğun şaşkınlığı ve korkusu..