4 Ağustos 2012 Cumartesi

Dostlarıma Açık Mektup

Selamlar herkese, 

Umarım hepiniz çok iyisinizdir, bıraktığım gibi yüzünüzden gülücükler eksik değildir  umarım.Kahvaltı masamızdaki zeytin savaşından öğle yemeklerindeki deli dolu muhabettimize kadar çok şeyi özledim şu gurbet ellerde.. Hayırlı bakalım, cem karaca misali bindik bir alamate gidiyoruz kıyamete. 

Tam bir ay oldu Amerikaya geleli ve bir insanın hayatı bu kadar değişir. Bir ay olduktan sonra uzun bir mail atayım sizlere istedim, uzun soluklu bir mail geliyorrrrrr. Varsa imla hatası ve bozuk cümle affola efendiler.

Geldikten sonra yerleşmek ve biraz dinlenmek için kendime zaman verdim.Bir hafta sonra ise iş görüşmelerine başladım ki nerdeyse 10-15 iş görüşmesine gittim. Görüşmelerde ilginç bazı firmaların sizi ciddi bir teste sokması ve ondan sonra mülakata başlamanız, bir tanesi de ilk önce teknik sorular sorup eğer ikna olurlar ise sonra testi vermesi, bakıyor adam sınava girmesi için yeterince bilgisi var mı. Başka bir firma ise bana bir junit projesi yolladı, onu implement et dedi ve ondan sonra ikinci mülakata çağırdım. Projeyi yapıp yolladım ama işe giremedim malesef. Önümde bir kaç daha görüşmem var, futbolcular gibi önümüzdeki maçlara bakıyorum. Şöyle bir durum var ki gerçekten hemen anlayabiliyorsunuz, adamlar ingizlicesi çok iyi insanlar ile çalışmak istiyorlar ve en azından kendi üniversitelerinden birinden mezun olmanı istiyorlar. Buradaki bir üniversiteden mezun olduğunuzda çok güçlü bir artı oluyor CV iniz için. İşe girmek New York taraflarında daha zor diyen biriyle de tanıştım aslında. Belki de burası ile ilgilidir, bir kaç olumsuz dönüşte çok güçlü adaylar olduğunu ve ciddi bir rekabet olduğunu yazdılar bana, neden ret ettiklerini sorduğumda. İyi kötü bir işe girdiğimde burada bir master yapayım istiyorum, daha yaş gençken bir diploma alayım amerikadan, ilerde bakarsın işime yarar, amerikan başkanlık yarışımda güzel görünecektir seçmenlerime ;)  Planlar büyük hocaaammm, bir türk dünyaya bedel değil miydi?

Her iş görüşmesinden sonra Manhattanın (ki iş görüşmelerinin büyük bir çoğunluğu orada) sokaklarını ve bloklarını bayağı dolaştım, bir kez de Central Park a gittim. Times square e her Manhattana gittiğimde gittim ama pek bir zevk aldığım yer değil.Biraz büyükce bir alan içinde her tarafa bakan turistleri düşünün.Neye mi bakıyorlar, bütün gün televizyonda gördükleri reklamlara.Vallaha öyle.Alın size times square işte.Gerçi bende baktım yalan yok ama biraz baktıktan sonra insanlar daha bir ilginç gelmeye başladı, her renkten insanlar reklamlara bakıyor yaa çok komiğime gidiyor.Beni orada etkileyen ki gerçekten her gittiğimde etkilenirim yolun sonuna baktığınızda sağlı sollu gökdelenlerin inanılmaz bir görüntüsü var. .Kocaman bir halk kütüphanesine gittim Manhantta ve gariptir orada kendimi daha bir huzurlu ve mutlu hissettim. Herhalde o koca koca binalar pek bir anlam ifade etmiyor bana.Manhattanın her tarafı turist kaynıyor doğrusu ama görmeye değer gerçekten bir yer. Bundan başka bir kaç kez Long Island da ve oturduğum yer olan Bronx da dolaştım. Daha New Jersey ve Brooklyn taraflarına hiç gitmedim. Geçen gün ise Kanada sınıra yakın bir yerdeki üniversitede bir abi doktara programına başlıyacak imiş, gidiyordu ona eşlik ettim. Binghamton adında bir üniversite ve inanılmaz güzel bir üniversite idi. Hatta amerikada beni en çok etkileyen şeydi bu üniversite idi, şunu da söylemeliyim öyle aman aman bir yer değil kesinlikle.


Green kartım geldi Allah'a şükür ve bende geçenlerde konsolosluğa gidip askerliğimi green kart süresince ertelettim, bu da 10 yıl ertelettiğimi gösteriyor. Veznedeki kadın dedi ki işe girince bize gel dövizli askerlikten faydalanman için, bize bazı evraklar vermen gerekiyor, bende hay hay dedim. Ardından bir de SSN numarı almak için SSN ofisine gittim ve SSN numaramı postalıyacaklar.  Nerdeyse %95 amerikan vatandaşlarının haklarına sahip oldum denebilir artık.Had bakalım, 5 yıl sonrada çifte vatandaş oluyormuşum, ne güzel ne güzel ..


Bu ülke gerçekten iki konusu ile bizden çok önde. Bir tanesi inanılmaz güzel gerçekten inanılmaz güzel doğayı koruyan bir şehir planlamasına sahip olması. Bir gün amerikaya gelirseniz göreceksiniz inş. Çevrenin korunması konusnda bizden çok öndeler. Yollar, evler, doğanın içinde farklı farklı model evleri gerçekten beni çok etkiledi. Diğeri ise aslında şehir planlaması ile alakalı olarak yaşam standartları çok önde. Tabi iyi planlama yüksek standartlar getirmiş ülkeye doğal olarak. Ama şunu da akılda çıkarmamak gerekiyor ki, biz elimizdeki kısıtlı imkanlar ile ülkeyi imar ederken amerika bu konuda daha şanslı, bir ülke değil nerdeyse bir kıta, kaynaklar doğal olarak daha bol, artı kapitalizmin kalesi bir ülke sonuçta..Anladınız siz ne demek istediğimi. ;)

Bu sırada burada türkler ile tanıştım ki gerçekten beyin göçü bu olsa gerek. Öyle pek sıradan türkler yok burada, gelenler ya master yapıyor veya bitirmiş ya da doktora yapıyor veya bitirmiş. Tabi haklı olarak burada iyi paralar kazanıyorlar ve ülkeye pek dönmüyorlar. Biraz vatandan uzak kalınca vatan millet sakarya edasıyla konuştum onlara ama nafile, alıştım buraya ben diyor, giderim ama daha sonra diyor. Ulannnnnn vatan borcunu ödeyeceksin köpek dellendirme adamı diyecektim ama olum dedim kendime, daha yeni geldin, sonra söylersin.. :)

Gelirken öyle yüksek bir beklenti ile gelmediğim için ne hayal kırıklığı yaşadım ne de çok ta sevindim açıkçası. Ama bir gün amerikaya gelmeyen arkadaşlara nasip olur da görürler inş.  dediklerine göre amerikanın en güzel yeri manhattan imiş. diğer yerleri daha kendi halinde bir yerler imiş. Allah nasip ederse Californa taraflarını da görmek istiyorum. Hatta her tarafı görmek istiyorum..Bakalım hayırlısı..

Bir de geçen bir arkadaş BMW aldı, 5000 dolara 2000 model 3.25Cİ .. Türkiye fiyatı 50 000 tl ortalama olarak.(sahibinden.com da baktım) Burası yemek içme pahalı, arabası ve benzini ucuz bir yer.Dün 20 dolara tam 20 litre yani 5.2 gallon benzin aldık, bedava valla, türkiye gelirken eşyalarımı burada bırakıp yerine şişe şişe size benzin hediye edeceğim.Kullanmazsan bile alın, satarsınız. 

Bir arkadaşım dediğine göre eğer bir lüks arabaya Amerikada binemez ise bir insan, dünyanın hiç bir yerinde binemez. Kendime ilerde basit bir araba almayı düşünüyorum, Honda Civic tadında bir şey, her ne kadar New york metrosunu iyice öğrenmiş olsam da, ayaklarımı yerden kessin yeterli şimdilik.

Şunu kesinlikle söylemeliyim ki amerikada araba sürmeyi öğrenmiş bir insan istanbulda araba kullansa çok küfür yer valla. Burayı görünce istanbuldaki şöförlerin birer deha olduğunu anlıyorsunuz.

Size zaman zaman yazmaya çalışacağım, umarım herşey güzel olur.

Kendinize çok iyi bakın, yüzünüzden gülücükler, cebinizden paracıklar, cevrenizden sevdikleriniz eksik olmasın..
Allah'a emanet olun.

NOT: Mail loobunu biraz genişlettim, umarım sorun olmaz hiç kimse için.
 
Emin YUCE

27 Mayıs 2012 Pazar

Şaşkınlık


         Hayatın insanın karşısına  ne çıkacağı pek belli değilmiş meğer. Başkasından duyunca pek bir anlam ifade etmeyebilir ama hayat gerçekten sürprizler ile dolu. Belki hiç beklemediğiniz bir yerde aşkı bulabilir,hayat gençliğini yaşayamadan bitebilir , hiç planlarınızda yok iken iş değiştirebilir veya hiç bilmediğiniz bir yere yaşama imkanınız çıkabilirmiş insanın karşısına.


         Sürprizler  hayatı daha çekilebilir kılıyormuş meğer. Her an bir şey olabilecek diye umutla bakmak geleceğe ve onu beklemek, ayrı bir mutlulukmuş.


        Güzel bir temmuz gününde öğrendim green card kazandığımı, anlam veremedim ilk. Neydi, ne işe yarardı, ne yapılırdı onunla.Green kart sadece internet sitelerinde insanı rahatsız eden o saçma sapan reklamlar veya maillerimize gelen spamdan başka neydi ki? Dolandırıcıların kozu, para tuzağı gibi söylenen slogandan başka neydi ki? 


         Hatırlamıyorum ki başvurumu yaptığım günü. Nasıl kazandığımı da bilmiyorum. Bilseydim kazanmak ister miydim onu da bilmiyorum. 


      Kazandıktan sonra hatırladım o soğuk kış geçesini.Ben bilgisayarım önünde hayatımı çürütürken, abim odaya girmişti.Benim özel bir fotoğrafımı çekmişti üzerime giydirdiği beş para etmez bir gömlekle.Sonradan fotoğrafı gördüğümde gerçekten kötü çıktığımı düşünmüştüm.  Benim adıma başvuru yapmış tabi sonra ve bana sadece basit bir maille haber vermişti. Onca mailin ve işin arasında bende unutmuş gitmiş idim. Her konuda aşırı merakım olmasına rağmen green kartın ne işe yaradığını hiç merak etmemiştim. Belki de birader dolandırılıyor diye düşünmüş olabilirim.


      Aslında hiç aklımda olmayan bir maceranın içine girdiğimi ise çok sonradan anladım. Hiç unutmadığım ise green kart kazandığımı söylediğim insanların tepkisi idi. Değişik tepkiler, değişik hayretler ve anlamama olayı. Green kartı bilmeyen insanların  anlamasını hiç yadırgamadım çünkü her ne kadar kazanan kişi de olsam bende bilmiyordum neyi kazandığımı. Bazı insanlar bana inanamadığını dahi söylediler.Amerikaya "work and travel" ile giden veya bir şekilde gitmiş insanların büyük bir çoğunluğu ise inanılacak gibi değildi. Şirketten birinin ne dediğini hiç unutmam. Ben green kart için insan öldürecek kişileri biliyorum demişti de hayretimi saklamamış, yok artık demiştim.  Amerika'da bir yıl okumuş başka bir iş arkadaşım ise, seni çok kıskanıyorum demişti. Oraya gidip pompacı olacağını söyleyenleri de unutmamak gerekir. Her konu açıldığında Türkler orada genel ya benzincilerde ya da restoranlarda garson oluyor diyen insanları. 


Ve her kafadan bir ses, bir düşünce ve sonunda bunun şaşkınlığı ile geçen ilk aylar.Ve tabi bilinmeye doğru yolculuğun şaşkınlığı ve korkusu..